Acerca de
BABAMA İLK MEKTUP…
Her insan farklı anlatır içindekileri, kimi haykırır çevresine, kimi hıçkırıklara boğulur, kimi parçalar kendini, kimi ise sessizliğe bürünür… Ben ise yazmayı tercih ederim her seferinde, yazarım ki bir yerlerde kalsın kolay silinmesin izi. Dile kolay tam kırk bir yıl… Tam kırk bir yıl yaşamıma en büyük destek sen oldun her anı ile, ama öyle bir an geldi ki dondu her şey, zaman akmadı kuşlar uçmadı, gece güne dönmedi, kap kara kaldı her şey, bulanık donuk anlamsız… Evet tam olarak bu tarif ediyor o anı… Tarih 13 Eylül 2017 saat 22.00 suları içim dar mideme kramplar giriyor, yaşamımda en acımasız tecrübeler hep öyle anlarda geldi üzerime, ne zaman bu huzursuzluğu yaşasam hep kötü bir şey olur. Ama o, sabahtan beri midemi huzursuz eden şey geçmedi, içimi rahatlatır biraz kafamı dağıtır diye elime aldığım kitabımı da okuyamıyorum o kadar rahatsız ediyor… Saat 22.24 de telefonum çaldı, ben mutfaktan odaya besmele çeke çeke gittim, dua ettim “allahım ne olursun hayırlı bir haber olsun” diye. Annem arıyordu korkarak açtım telefonumu ve annemin feryadı ile darmadağın oldu bir anda tüm dünyam, “yetiş oğlum baban çok hasta” diye bağırıyordu telefonda annem evden çıkmam sadece 15 Saniye aldı arabama bindim ve yola çıktım tek bir hedefim vardı hızla gidecek babamı kurtarmak için ne gerekiyorsa onu yapacaktım, işte o anda kısalmıştı tüm mesafeler tüm mantık yerini sadece tek bir amaca bırakmıştı, oysa bu maalesef imkansızdı. Benim babamla aramda 250 km mesafe vardı, onu benim kurtarmama ne mesafeler ne zaman yetecekti. Oysa sadece dokuz gün önce koklaşarak ayrılmıştık yanından, dilimin ucuna gelmişti her defasında istediğim helalliği bu defa isteyememiştim, hayatına “kızım” diyerek dahil ettiği eşim Gülcan’ ın “geri dönelim bir fotoğraf bile çekinmedik bir kez daha elini öpelim Faruk” istemine olumsuz cevap vermiştim nasılsa sadece yedi gün sonra Ankara’ ya gelecekti babam ve geldi de aslında. Umudumuz büyüktü, babam iyiydi bizim gözümüzde ve bu defa yeni bir tedaviye başlıyorduk, toparlayacak daha iyi olacaktı, hep istediğimiz ama bir türlü hastalıktan fırsat bulamadığımız tatilimizi yapacaktık birlikte, o çok sevdiği torunları ile eğlenecek gülecek şakalaşacaktı, ne çok severdi her bir torununu, ne kadar çok huzur bulurdu onların kokusunda. Belki de en zoru onlara durumu anlatmak olacaktı… Yaşam akmadı o gece iki saatlik yol 20 yıl gibi idi, inanmak istemiyor gittiğimde babamı sağ görmek istiyordum. “Bu defada yırttık kefeni be evlat” diyecek sevinecek koklaşacaktık, o benim gıdığımdan öpecek “seni buradan öpmenin tadı bir başka” diyecek çocuklar gibi huzur dolacak yüreğim ve ben hiç utanmayacaktım. 41 yaşındaki adam da gıdığından öpülür mü diye düşünmeyecekti kimse etrafımızdan, hem düşünseler ne olurdu ki ben o’ nun her zaman küçük oğluydum. Evet evet her zaman öyle çok iyi bir evlat olmadım belki, çok da üzmüşümdür babamın o yorgun yüreğini ama anlıyorum bir baba hiçbir zaman soğutmaz yüreğini evladına, biliyorum çünkü bende bir babayım. Yol boyunca imkansız diye sayıkladım olamaz, ölemez, bana en derin bakışların sahibinin güzel gözlerinin feri sönmüş olamaz olmamalı… Yollar aktı ama zaman durdu sanki…
Ne mi oldu? Hayatım boyunca burktu benim yüreğimi ölümler, hep üzüldüm, vedalar bana hep garip bir burukluk verdi ama bu farklıydı, ellerini tuttum sıcacıktı ama güçsüzdü, başı soluna doğru dönmüştü, uyuyordu evet başı soğumaya başlamıştı ama uyuyordu en derin bir daha uyanmayacak bir uykuya dalmıştı hem uzun zamandır uyuyamıyordu “biraz uyu babam dinlen biz nasılsa görüşürüz “ dedim içimden ellerini öperken… Ama gerçekler tokat gibi çarptı sonra, bekledim uyanmadı, “yeter babam“ diye haykırdım “bak ben ta Ankara’ dan geldim, “hoş geldin evlat” demeyecek misin bana?“ Yok babam bu bir veda olamaz, daha iki gün önce beraberdik evet çok kızdın bana seni Ankaralara kadar yorduk diye ama bak iyi olacaktın, bu yeni ilaç sana iyi gelecekti bak biz daha seninle çok Sinoplara, o çok sevdiğin Amasra’ya Bartına gedecektik biz daha seninle Karadeniz Ereğli’ ye gidecek bir ev kiralayacak bir hafta kalacak her gün beraber balık avına çıkacaktık, “kadınlar gezer biz balık tutarız” demiştin, oysa ben bilirdim sen balık tutmayı sevmezdin sırf ben severim diye demiştin. Ama olmadı… Ne çok yarım kalmış şeyler var aslında nasıl tamamlayacağız? Sen olmadan ben nasıl tam olacağım? O babası ölünce insanın büyüdüğü falan koca bir yalan, ben daha da küçüldüm ben daha da çaresiz kaldım asıl şimdi… Her isteğini tamamlayacağımdan hiç şüphen olmasın bu hayat için ne olsun istediysen ben onun tamamlanması için uğraşacağım, annem için ne istediysen ben yapacağım, neyi görmek istediysen ben tamam edeceğim, ne senin yüreğini serinletecekse ben ona doğru koşacağım…
Artık hiçbir zaman tam olarak mutlu olamayacağım, senin omzuna başımı yasladığımda dinen tüm sıkıntılar artık dinmeyecek, ben her bacak bacak üstüne attığımda sen geleceksin ve ben her defasında toparlanacağım, bakma “sen” dediğime ben hep “siz” diye hitap edeceğim, öyle başkalarının sandığı gibi aramıza mesafe koyduğumdan değil saygıdan söyleyeceğim, her defasında dertleşeceğiz ikimiz ama kimse bilmeyecek, kaygılarını anlatacaksın ama hiçbiri seninle ilgili olmayacak, ya annem için endişeleneceksin ya ben ve abim için, en çok ta torunların için olacak endişen biliyorum. Mert için paylaştığın tüm planlarının ben en büyük takipçisi olacağım, sarı kızın seni hep arayacak “dede nasılsın” diye soracak sen “iyiyim kızım” diyeceksin, “sen benimle kal” diyeceksin, sarı kızın “olur” diyecek her seferinde gülüşeceksiniz, sonra sıkıca sarılacaksınız birbirinize. “Canımın canı” diye sevdiğin oğlunla her gün araşacak dertleşeceksin, ben soracağım Mert’e “ne konuştunuz” diye “aramızda” diyecek her seferinde ve hiç söylemeyecek konuştuklarınızı belki de en iyi sırdaşın olarak kalacak bu hayattaki…
Her ne olursa olsun iyi ki ler ile keşke ler hiç bitmeyecek hayatımda ve sen her zaman benim en güçlü koruyucum olacaksın. Evet belki artık somut olmayacak birlikteliğimiz ama biliyorum sen hep izleyeceksin beni sen her yola çıktığımda bana oğlum sakın yavaş git diye fısıldayacaksın kulaklarıma ve biliyorum ki ne senin sevgin nede benim sevgim ne bu hayatta ne de sonrasında asla sönmeyecek… Sen rahat uyu benim çakır gözlü babam, sen rahat uyu hem zaten son zamanlarda çok yorulmuştun iyice dinlen elbet bir gün buluşacağız o zamana kadar çok anı biriktirelim ki anlatacak çok şeyimiz olsun… Yazması çok zor ama Işıklar içinde uyu çınarım mekanın cennet olsun…
Faruk…