Yaşamın İçinde Moso Olmak
Yaşamın her anında yeni ve şaşırtıcı hikâyeler vardır, bu sayıda sizlerle MOSO ağacının hikâyesini paylaşmak istiyorum.
Uzak doğu’da ve bataklıklarda çok ama çok zor şartlar altında yetişen bir bambu ağacı türüdür Moso Ağacı… Bu ağacın özelliği diğer ağaçlar gibi sıradan bir hayatının olmamasıdır.
Moso ağacı 50-60 cm’lik bir fidan olarak dikildikten sonra 5 yıl boyunca hiçbir büyüme, gelişme göstermez. Bu sürede dışarıdan görülmese de yaptığı önemli ve onu hedeflerine giden yolda daha da güçlendiren bir özelliği vardır. Moso ilk 5 yıl sadece derinlere kök salar ve hem beslenmesi için gerekli minerallere, hem de ileride en güçlü rüzgârlarla bile sarsılmayacak bir güce ulaşır. 5 yıl dolduğunda her gün ortalama 35 – 40 cm büyüyerek 2 ay gibi kısa bir sürede 30 metrelik bir boya ulaşır.
Moso ağacını bu seviyeye getiren en önemli özellikleri ise, hedefine olan bağlılığı ve inancıyla birlikte gereken bedeli zamanında ödemesi ve hiç bıkmadan usanmadan azimle ve sabırla yoluna devam edebilmesidir. Hayatta en çok yaptığımız hatalardan biri nereye gidecek olduğumuzu bilmemektir. Bilen kişilerin de büyük bir çoğunluğu önüne en küçük engel çıktığı zaman, engeli kaldırmak için çaba göstermek yerine genellikle o yoldan geri dönmeyi tercih etmektedirler. Hayatınızda önünüze engel çıkması kadar doğal bir durum yoktur. En doğru yöntem engellerin zamanında önümüzden kaldırılmasıdır. Unutmayalım ki kaldırılmayan engeller günün birinde daha büyük bir şekilde karşımıza tekrar çıkacaktır.
Moso ağacı gibi, bir gün birden bire ve hızla değişebilirsiniz. Hayatta ne yapıyor olursanız olun o işe başladıktan sonra sabırla attığınız ve atacak olduğunuz adım sizi güçlü ve sağlıklı bir şekilde büyütecektir.
Size bir tanıdığımın hikâyesini anlatmak istiyorum. Kendisi yıllarca bir Anaokulu açmanın hayalini taşımaktadır. Günün birinde yaşadığı bölgeye yakın bir yerde bir anaokulunun satıldığı haberini alır. Ailesi ile okul hakkında bilgiler paylaşır, hayallerini, ulaşacağı noktaları bir bir sıralar. Kimse inanmaz, oysa onun tek istediği manevi bir destektir. Bin bir zorlukla anaokulunu alır ve her yeni ayda yeni ve güçlü bir streteji ile işletmeye başlar. İlk hedefi, bulunduğu ilde en iyi okul öncesi eğitim veren anaokulu olmaktır, sonra okul içinde mutlu çocuklar olmalı ve o okuldan yetişen her çocuk sosyal fobilerinden arınmış bir şekilde yetişmelidir. 3 yıl sonunda ulaştığı nokta tamda hedeflediği gibi olmuştur. Arkadaşım bu süre içinde karşısına çıkan engellerden kaçmak yerine o engelleri nasıl o yoldan kaldıracağını planlamış ve bunun üzerinde çalışmıştır. Bütün bu sürede yaptığı sadece onu hedeflerine daha da güçlü ulaştıracak kökleri daha derine salmak olmuştur.
Bir de eczacı bir arkadaşımın eczanesinde planladığı değişim sürecinden örnek vermek isterim. Bir yıl kadar önce ekip arkadaşları ile bir yola çıkar. Bu yolda da arkadaşları ile hedeflediği satış rakamlarına ulaşmak için her hafta birlikte değerlendirmeler yapar. Her hafta onları hedeflerine yaklaştıran ve hedeflerinden uzaklaştıran konuları tartışırlar. İyi yaptıklarına devam ederken, yanlışları doğruya çevirmenin yollarını ararlar. Aradan tam bir yıl geçer, bir yıl önce eczanede neredeyse reçete dışı ürün satılmazken, şu an eczanesinde dermokozmetik dâhil pek çok ürün grubunun elden satışı yapılmakta ve her ay hedefledikleri ciro rakamlarına ulaşmanın keyfini sürmektedirler. Hayatta bir şeye sahip olmak için önce çalışmak sonra da sabretmek gerekmektedir.
Aslında her iş bu şekildedir. Değişim ise sancılı bir süreçtir. Tıpkı Charles Darwın’ in söylediği gibi; “Hayatta kalmayı başaranlar ne en güçlüler, ne de en akıllılardır. Hayatta kalmayı başaranlar sadece değişime en açık olanlardır.”
FARUK NALBANTOĞLU